Stresin zararları nedir?
'Her şeyin başı stres' derler. Peki gerçekten öyle mi? Stresin vücudunuza etkileri neler?
Stres, adaptasyon veya tepki gerektiren herhangi bir tehlikeye karşı vücudun gösterdiği doğal tepkidir. Risk içerdiği gözlemlenen durum, gerçek bir olay veya zihnin tehdit edici olarak algıladığı bir şey olabilir. Kişiyi korumak amacıyla ortaya çıkan stres tepkisi sık olarak gözlemlendiğinde bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Gündelik yaşamda okul, ev, iş ve aile ortamlarındaki çeşitli durumlar strese sebep olabilir.
Buna ek olarak öngörülemeyen veya belirsizlik içeren durumlarda da içsel çatışmalar ortaya çıkabilir ve bu durum günlük yaşam olaylarının yanı sıra bir stres kaynağı haline gelir. Travmatik yaşantılarda ise öngörülemeyen veya belirsizlik içeren durumlarda içsel çatışmalar oluşur ve bu bir stres kaynağı haline gelebilir. Değişim ve uyum gerektiren durumlarda mevcut başa çıkma stratejilerinin yetersiz olduğu durumlarda stres kaçınılmazdır.
Stres hem fiziksel hem de ruhsal olarak birçok zarara yol açabilir. Aşağıda stresin zararlı etkileri listelenmiştir.
- Kilo kontrolü
- Sürekli soğuk algınlığı geçirmek
- Mide ağrısı
- Düşük libido
- Saç dökülmesi
- Düşük odak
- Uyku sorunları
- Kalp hastalıkları
- Baş ağrısı
- Cilt hastalıkları
1. Kilo Kontrolü
Stresle mücadele sırasında vücut tarafından yüksek miktarda adrenalin salınır. Vücut bu adrenalin patlaması ile başa çıkabilmek için enerjiyi yenilemeye ihtiyaç duyar. Birçok insan stresle birlikte gelen akut açlıktan dolayı kontrolsüzce yemek tüketir. Açlığı bastırmak için yağlı, tuzlu ve karbonhidrattan zengin yiyecekler yemenin gerginliği azalttığı ve sizi onlara bağımlı hale getirdiği düşünülmektedir. Stres devam ettiği ve diyetlerin faydasız olduğu sürece açlık hissinden kurtulmak zorlaşır. Bu durum da kilo kontrolünde zorluğa yol açar.
Stresle beraber ortaya çıkan kilo problemlerinin düzenlemesinde düzenli egzersiz, beslenme ve uyku etkili olabilmektedir.
2. Sürekli Soğuk Algınlığı Geçirmek
Stres ve bağışıklık arasında ters bir ilişki bulunur. Stres seviyesinin yüksek olması, bağışıklık sisteminde düşmesine sebep olur. Bağışıklık sistemindeki bu düşüklük, şiddetli ve kronik stres durumları için geçerlidir. Bağışıklığın azalması, çeşitli sağlık sorunlarına karşı yatkınlığa sebep olabilir. Bu nedenle çok fazla stres altından olmak, sürekli soğuk algınlığına yol açabilir.
3. Mide Ağrısı
Beyin ve bağırsak arasında merkezi sinir sistemi aracılığıyla güçlü bir bağlantı vardır. GI kanalına, beyni ve gastrointestinal sistemini birbirine bağlayan merkezi sinir sisteminin uzantısı olan enterik nöral sistemle bağlantı kurar. Normal fizyolojik süreçler, bu bağlantı ile stresli veya kaygı uyandıran koşullarda ağrılı olarak yorumlanabilir.
Stres sırasında vücutta hormonlar ve nörotransmitterler salınır. Bağırsak hareketliliğini veya midenin ve atıkların vücuttan atılmasını olumsuz etkilenebilir. Stres ayrıca midedeki hassas bakteri dengesini bozarak gastrointestinal rahatsızlıklara neden olabilir.
4. Düşük Libido
Stres vücutta adrenalin ve kortizol salınımına neden olur. Özellikle kronik stres, vücuttaki hormon seviyelerine müdahalede bulunarak düşük libidoya sebep olabilir. Strese yanıt olarak, arterler kan akışını daraltır ve engeller, bu da erektil disfonksiyona katkıda bulunabilir. Stres, dikkat dağınıklığına yol açarak ve cinsel arzudan uzaklaştırarak libidoyu düşürebilir.
5. Saç Dökülmesi
Saç dökülmesi genellikle hormonal ve dihidrotestosteron (DHT) duyarlılığı gibi genetik faktörler sonucu meydana gelir. Buna ek olarak, bazı durumlarda, stres gibi dış etkenler saç dökülmesine yol açabilir. Strese bağlı saç dökülmesi çevresel kaynaklıdır ve stres yönetilebildiğinde daha kolay bir şekilde kontrol altına alınabilir.
Örneğin yaralanma, ameliyat veya hastalık sonucu yaşanan aşırı fiziksel veya duygusal stres, iki tür saç dökülmesinden birine yol açabilir.
Alopesi areata, beyaz kan hücrelerinin saç köklerine saldırdığı strese bağlı bir saç dökülmesi türüdür. Tüm saç derisi ve hatta vücut kıllarını etkileyebilmesine rağmen, bu saç dökülmesi formuyla saçlar haftalar içinde dökülür. Saç kendi kendine uzayabilir, ancak tedaviye ihtiyaç duyulabilir
Telogen effluvium, daha az şiddetli saç dökülmesi tipinde, saçın büyümesi durur ve dökülmeden önce 2 veya 3 ay boyunca hareketsiz kalır. Daha sonra 6-9 ayda tekrar büyüme gösterir.
6. Düşük Odak
Sürekli korku, stres ve aşırı endişe gibi kaygı belirtileri yapılan işe odaklanmayı zorlaştırabilir. Düzenli olarak kaygı yaşamak yaşam kalitesini etkileyebilir ve kişinin kaygı bozukluğuna sahip olduğunu gösterebilir.
7. Uyku Sorunları
Stres, sık görülen bir uyku bozukluğu olan uykusuzluğa neden olur. Uykusuzluk, uykunun başlatılması, sürdürülmesi, pekiştirilmesi veya genel uyku kalitesi ile ilgili kronik problemlerle karakterizedir. Uykusuzluk çeken insanlar, belirli bir gecede uyumak için yeterli zamana sahip olmalarına ve loş bir alanda uyumalarına rağmen, uyanık olduklarında gündüz aşırı uyku hali, yorgunluk, sinirlilik ve diğer bozukluklar yaşarlar. Mevcut tahminlere göre, yetişkinlerin %10-30'u uykusuzluk çekmektedir.
Herkes sürekli stres sebebiyle kronik uykusuzluk geliştirmez, ancak anksiyete bozukluğu olan kişilerin uykusuzluk semptomları yaşama riski daha fazladır. Bununla birlikte, günlük yaşam veya değişiklikler nedeniyle kişinin uyku programında meydana gelen değişiklikler de uykusuzluğa yol açabilir. Kronik uykusuzluk bir kez yaşandığında, insanlar genellikle uyku ve hayatlarının diğer yönleri konusunda endişeye kapılırlar. Bu durum günlük stresi artmasına ve uykusuzluk semptomlarının şiddetlenmesine yol açar.
8. Kalp Hastalıkları
Stres, kalp krizi ve felç için risk oluşturabilen yüksek tansiyona yol açabilir. Stres ayrıca aşırı yeme ve fiziksel aktivite eksikliği gibi kardiyovasküler hastalık risklerinin ortaya çıkmasına da katkıda bulunabilir.
Hem sevinç hem de üzüntü şeklinde kendini gösterebilen stres, adrenalin hormonunun aniden salgılanmasına neden olduğu için kalp sağlığını olumsuz etkiler. Bu durum da kalp atışının ve solunumun hızlanmasına ve tansiyonu yükselmesine yol açar. Sonuçta, damarlardaki kan basıncının yükselmesine bağlı olarak ateroskleroz oluşumunu veya ilerlemesini tetikleyebilir.
Stresin kalp ritmi sorunlarına neden olduğu ve kan pıhtılaşması riskini artırdığı bazı bilimsel araştırmalarda gösterilmiştir.
Stres, kalp krizi ve kardiyovasküler hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür. Dengesiz beslenme, sigara içmek ve hareketsiz bir yaşam tarzı kalp hastalığı riskini artırır. Stresten uzak bir yaşam sürmek, kalp sağlığının korunmasına yardımcı olabilir.
9. Baş Ağrısı
Gerilim tipi baş ağrıları en sık karşılaşılan baş ağrısı türü olarak bilinmektedir. Bu baş ağrısı türünde stres ve kas gerginliği genellikle etken olmaktadır. Gerilim baş ağrıları tipik olarak mide bulantısı, ışığa duyarlılığa ve kusma gibi semptomlara yol açmaz. Bu baş ağrısı türü, zonklayan bir ağrıdan ziyade sabit bir ağrıya sebep olurlar ve başın her iki yanını da etkileyebilirler. Gerilim tipi baş ağrıları kronik olabilir, sıklıkla veya her gün görülebilir.
Baş ağrısı tetikleyicilerini belirleyerek ve bunlardan kaçınarak gerilim tipi baş ağrısı önlenebilir. Düzenli uyku, egzersiz ve beslenme sürdürmek de faydalı olmaktadır. Düzenli veya sık bir şekilde meydana gelen gerilim baş ağrıları, bilişsel-davranışçı terapi, gevşeme terapisi veya biyolojik geri bildirim gibi terapiler baş ağrılarını azaltmaya veya ortadan kaldırmaya katkıda bulunabilir.
10. Cilt Hastalıkları
Stres dönemlerinde vücutta artan kortizol ve adrenalin gibi hormonlar ter bezlerinin daha hızlı çalışmasına yol açar. Bu durum da vücudun su kaybı daha yüksek olur. Gün içinde tüketilen su miktarı düşük olduğunda, cilt kuruması görülür. Buna ek olarak cildin canlı ve parlak görünmesini sağlayan hyaluronik asit sentezinin düşmesi de cilt kurumasının en büyük nedenlerinden biridir. Kişinin cilt tipine göre cilt kuruluğu görülebileceği gibi yağlanma da artabilir.
Stresin cilt üzerinde gösterdiği etkilerin en büyüğü ise yaşlanma belirtilerinin artmasıdır. Stres dönemlerinde vücutta azalan kortizol sentezi ile kollajen ve hyaluronik asit sentezi de düşer. Bu sürecin sonunda ise cildin kurumasının yanı sıra ince çizgiler ortaya çıkmaya başlar, var olan çizgiler ise derinleşir ve kırışıklıklara dönüşür. Stres döneminde bozulan çalışma düzeni ya da uyku düzeni de yaşlanma belirtilerinin çok daha erken görülmesini etkiler.
Stres Nasıl Azaltılır?
Stresle etkili bir başa çıkabilmek için ilk önce stresin kişinin hayatının hangi bölümünden kaynaklandığını bulunması gerekir. Belirli durumlarda tam olarak rahatsız olunan şeyin ne olduğunun tespit edilmesi önemlidir. Ayrıca, o anda yaşadığınız duyguları ve bu duygulara verilen tepkileri gözlemlemek gerekir. Ardından sorunun çözümüne ilişkin önemli bir adım olarak yaşanılan bu durumu değiştirmek için yapılması gerekenler düşünülmelidir.
Bazı kişiler alkol tüketerek veya çok fazla yiyerek stresi azaltmaya çalışır. Bu eylemlerin geçici olarak yardımcı olduğu düşünülse de uzun vadede strese katkıda bulunabilir. Kafein ayrıca stresin etkilerini birleştirebilir. Sağlıklı ve dengeli bir diyet uygulamak stresle mücadeleye katkı sağlayabilir.
Egzersizin fiziksel sağlık yararlarına ek olarak, etkili bir stres giderici olduğu gösterilmiştir. Rekabetçi olmayan aerobik egzersizi ağırlıklarla güçlendirilebilir veya yoga gibi hareket aktiviteleri uygulanabilir. Aerobik egzersizin daha iyi hissetmeye ve bu olumlu tutumu sürdürmeye yardımcı olan doğal maddeler olan endorfinleri saldığı belirtilmiştir.
Her gün dinlenmek için zaman ayırmak stresi yönetmeye ve vücudu stresin etkilerinden korumaya katkı sağlar. Derin nefes alma, kas gevşetme ve farkındalık meditasyonu gibi çeşitli teknikler buna yardımcı olabilir.
Gerçekçi hedefler ve beklentiler belirlemek, stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Kişinin kontrol edilebileceği şeyler konusunda farkında olmalı ve kontrol edemediği şeyleri kabul etmeye çalışmalıdır.
Stresle başa çıkmakta zorlandığında, kendine yüklenmektense çevreden veya bir uzmandan destek alabilir. Bu nedenle de kişi bunalmış veya kapana kısılmış hissettiğinde endişeye kapılıyor veya günlük rutinleri yerine getirmekte veya işte, evde veya okulda sorumlulukları yerine getirmekte zorlanıyor ise bir uzmandan destek alması önerilir.
İlaçlarla Stresi Azaltmak Mümkün mü?
Stres, her ikisi de temelde kimyasal olarak çalışan sistemler olan vücudun ve beynin bir işlevi olduğundan, stresi azaltmak ve stresten kaçınmak için çok çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Stresi azaltmak için kullanılan tek bir ilaç türü yoktur. Bunun yerine, doktorlar tarafından stresle ilgili belirli semptomları tedavi etmek için çeşitli ilaçlar reçete edilebilir. Sakinleştiriciler, antidepresanlar ve beta blokerler, insanların stresle başa çıkmasına yardımcı olmak için kullanılan ilaçlara örnektir.
Stresi azaltmak için ilaç kullanmak söz konusu olduğunda, bir uyarı kelimesine ihtiyaç vardır. Stresi azaltmak için kullanılan ilaçların çoğu da bağımlılık yapar. Dikkatli kullanılmadığı durumlarda bu tür maddelerin tüketilmesi sonucunda ciddi davranış ve sağlık sorunları olabilir. Aşağıda listelenen ilaçların tümü, bağımlılık yapıcı etkiye sahip olsa da olmasa da, olumsuz yan etkiler ve sağlık tehlikeleri potansiyeline sahiptir ve yalnızca bir doktor tarafından önerildiği şekilde kullanılmalıdır.
Stresi Azaltmak için Sağlıklı Beslenmenin Önemi Nedir?
Kronik stres, vücudun kalori ve besin kullanımını çeşitli şekillerde etkileyebilir. Vücudun metabolik ihtiyaçlarını artırarak birçok besinin kullanımını ve atılımını yükseltir. Besleyici bir diyeti takip etmemek, bir eksiklik sebep olabilir. Stres ayrıca, yeme alışkanlıklarını olumsuz yönde etkileyebilecek ve ileride çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilecek zincirleme bir davranış reaksiyonu yaratır. Stres, vücudun daha fazla oksijen, enerji ve besine ihtiyaç duymasına neden olur. Kronik stres yaşayan kişiler, yüksek oranda işlenmiş atıştırmalık veya tatlı gibi yağ ve kalori açısından yüksek, ancak besin değeri düşük olan gıdaları tüketmek isteyebilir. Stres hisseden kişiler, besleyici ve dengeli bir öğün hazırlamak için zaman veya motivasyon açısından yoksun olabilir veya yemek yemeyi atlayabilir veya unutabilir.
Stres, daha hafif uykuya veya daha sık uyanmalara neden olarak uyku düzenini bozabilir ve bu da gün içinde yorgunluğa yol açabilir. Gündüz yorgunluğu ile mücadele edebilmek için, kişiler enerjiyi artırmada kafein veya yüksek kalorili atıştırmalık yiyecekler gibi uyarıcılara yönelebilirler. Çalışmalar, uyku kısıtlamasının kortizol seviyelerinde önemli bir artışa neden olduğunu bulmuştur.
Akut stres sırasında adrenalin hormonu iştahı bastırır. Ancak kronik stresle birlikte yüksek kortizol seviyeleri, özellikle şeker, yağ ve kalorisi yüksek gıdalara yönelmeye neden olabilir ve bu da kilo alımına yol açabilir.
Kortizol, insülin direnci ve artan tip 2 diyabet , kardiyovasküler hastalık ve belirli meme kanserleri riski ile ilişkili olan, merkezi yağlanma olarak da adlandırılan göbek bölgesinde yağ birikimini destekler. Ghrelin (iştahı artıran) hormonunu artırırken, leptin hormonunun (doygunluğu artıran) düzeylerini de düşürür.