Bul
App Store Google Play

Diyetkolik'i telefonunda kullan

sitede bul
Reklamsız Kullan
facebooktwitterlinkedinwhatsappmail
İnsülin Direnci ve Hipoglisemi
mustafa tilekli 09.09.2014 3 dakikada okunur
yorumlar
0
kaydet

İnsülin Direnci ve Hipoglisemi

Zayıflama diyetleri uygularken kilo vermenin önündeki en büyük engeller

Zayıflama diyeti yaparken bireylerin en çok şikâyet ettiği konuların başında, verilen kiloları kısa sürede tekrar almak veya gösterilen tüm çabalara rağmen kilo verememek gelir. Bu aşamada, kişi kilo veremediği anda, uyguladığı diyet programındaki kalori miktarını düşürerek en büyük hatalardan birini yapar.

İnsülin Direnci Nedir?

Her uygulanan ideal diyet programına ve düzenli yapılan egzersizlere rağmen kilolar bir türlü kaybolmamakta ısrar ediyorsa; akla gelmesi gereken ilk soru “İnsülin direnci var mı?” olmalıdır. İnsülin direnci, kilo vermeye engel olan en önemli belirtilerin başında gelir.

İnsülin, pankreastan salgılanan ve vücutta glikozun hücre içine girerek yakılmasını sağlayan bir hormondur. İnsülin işlevini yitirmeye başladığında, yeteri kadar glikozu hücreye sokma görevini yerine getiremez ve bu aşamada insülin salgılanması artmaya başlar. Bu nedenle pankreas da bir süre sonra yorularak, görevini yerine getiremez ve yeterli insülin salgısı sağlayamaz. Bunun sonucunda da şeker hastalığı oluşur.

Hipoglisemi Nedir?

Basit şeker içeren gıdalar, saf glikoz içerirler ve vücuda alındıkları andan itibaren çok hızlı bir şekilde kana karışarak, aynı hızda insülin salgılanmasını da uyarırlar. İnsülinin bir diğer görevi de yağ depolarını artırmak, yani yağ yakımının önüne geçmektir. Uzun süre bu şekilde beslenen kişilerde, ani şeker yükselmesiyle birlikte insülin seviyesinde de ani artış ve ardından ani şeker düşmesi durumu yaşanmaya başlar. Bu ani şeker düşüklüğünün kronik bir hal alması, hipoglisemi olarak adlandırılır. Hipogliseminin nedenleri arasında aşırı kilo, uzun süre maruz kalınan stres, kısa zamanda aşırı kilo kaybı, aşırı şekerli gıda tüketimi, çok düşük kalorili diyetler sayılabilir.

Düzensiz beslenmenize ve aşırı alkol, sigara ile şekerli gıda tüketiminize rağmen hipoglisemi belirtinizin olmaması sizi yanıltmasın. Bu şekilde besleniyorsanız, fazlasıyla risk altındasınız demektir. Vücudunuz bir süre sonra bu durumu tolere edemeyecek ve insülin direnci, hipoglisemi, şeker hastalığı gibi çeşitli hastalıklar oluşmaya başlayacaktır.

Hipoglisemi ve Beslenme

Hipoglisemi atakları gün içinde en çok 11:00 ve 16:00 saatlerinde ortaya çıkar. Bu nedenle, sabahları kahvaltıda basit şekerli gıdaları tercih etmemeye özen göstermek ve öğlen ile akşam öğünlerinin arasında mutlaka bir ara öğün bulundurmak gerekir. Öğünlerin 3 ana ve 3 ara öğün olacak şekilde ayarlanması ve özellikle ana öğünlerde glisemik indeksi düşük olan karbonhidrat grubu besinleri tercih etmek gerekir. (Glisemik indeks, karbonhidrat içeren bir besinin kan şeker seviyesini yükseltme ölçüsüdür.) Aynı zamanda egzersiz süreleri artırılmalı ve günde en az 2.5 litre su tüketilmelidir. Meyvedeki fruktoz şekeri insülin salınımının uyarılmasına neden olmayacağı için, ara öğünlerde meyve tüketimine ağırlık verilebilir. Ancak, meyve tüketirken de glisemik indeks değerleri asla göz ardı edilmemelidir. Kanda oluşabilecek ani şeker düşmeleri, vücutta en çok enerji kullanan ve glikoz ihtiyacı duyan organ olan beyni olumsuz etkileyerek, stres oluşumuna sebep olur. Diğer yandan, vitaminler de bu konudaki en büyük yardımcılardan biri olacaktır. Özellikle E, B6 ve C vitaminleri hipoglisemide çok olumlu etkiler gösterir.

İnsülin direnci veya hipoglisemi rahatsızlıklarına sahip olunmasa bile, yine de bu risk taşınıyor olabilir. Düzenli yemek, uyku ve egzersiz, bu hastalıkların ortaya çıkmasını büyük ölçüde engelleyecektir.

facebook twitter linkedin whatsapp messenger mail

Yorumlar

İlk yorumu sen yap

İlgini Çekebilir