Bul
App Store Google Play

Diyetkolik'i telefonunda kullan

sitede bul
Reklamsız Kullan
facebooktwitterlinkedinwhatsappmail
Kurban Bayramı Sonrasında Kilo Verme
Berre Behdioğlu 10.10.2014 4 dakikada okunur
yorumlar
0
kaydet

Kurban Bayramı Sonrasında Kilo Verme

Kurban Bayramı sonrasında kilo vermek için popüler diyetlerin kurbanı olmayın

Kilo vermek için popüler diyetlerin kurbanı olmayın


Kurban bayramında aşırı et ve tatlı tüketimi sonucu kilo almak genellikle kaçınılmaz bir son oluyor. Bu dönemde kilo alan bireylerin birçoğunun ilk başvurduğu yöntemler şok diyetler veya televizyon ya da internet vasıtasıyla ulaştıkları popüler diyetler oluyor. Oysa SAĞLIĞIN MODASI OLMAZ. Genellikle bu diyetler kısa sürede sonuç veriyor gibi görünse de, uzun süre uygulandıklarında vücutta hasar oluşumuna sebep olurlar.


Popüler diyetler ve sağlık üzerine etkileri


Popüler diyet efsaneleri arasında ilk başvurulan yüksek proteinli diyetler; bunun nedeni de genellikle “düşük karbonhidratlı beslenirsem zayıflarım” düşüncesinden kaynaklanıyor. Bu diyet şeklindeki kalori/manti">mantık ise, proteini yüksek miktarda tüketip termik etkilerinden faydalanarak daha fazla enerji yakmaya dayanıyor. Kısa vadede sonuç alındığı için de, günümüzün popüler diyet akımlarından biri halini almış durumda. Ancak bu diyet türündeki karbonhidrat içeriği oldukça düşük olduğundan, kişilerde glikojen depolarının boşalmasına bağlı olarak, kaybedilen ağırlık yalnızca vücut sıvısından olur. Yapılan çalışmalara bakıldığında da, uzun süreli yüksek proteinli ve düşük karbonhidratlı diyetler uygulandığında, bunun toplam yağ kaybında etkisi olmadığı görülür. Bunun yanı sıra yüksek proteinli diyetlerin uzun süreli uygulanması böbrek taşı ile osteoporoz riskini de artırır. Yüksek proteinli diyetler kemikte mineral yoğunluğunun azalmasına sebep olduğundan, kemiklerde kırılma riskini de artırır. Ayrıca yüksek protein alımına bağlı olarak doymuş yağ tüketimi de attığı için, kan lipit profilinde yükselmeler gözlemlenir. Ayrıca yüksek proteinli ve düşük karbonhidratlı diyetler uygulanırken kabızlık, baş ağrısı, ağız kokusu ve saç dökülmesi de görülebilir.
Zayıflama uğruna başvurulan yöntemlerden ikincisi ise “ekmek yemeyi kesersem kilo veririm” düşüncesidir. Oysa biz diyetisyenler sıklıkla ekmeksiz diyet olmayacağını vurgularız. Ekmek genellikle kalori içeriği yüksek ve tehlikeli bir besin gibi görüldüğünden, diyette ilk gözden çıkarılanlar arasındadır. Hâlbuki 1 dilim ekmek yaklaşık 70 kalori içerir. Yapılan çalışmalarda ekmeği beslenme programlarından çıkaran bireylerin pirinç, makarna, patates ve baklagil gibi besinleri daha fazla tükettikleri görülmüştür. Yine yapılan çalışmalarda, ekmek tüketiminin azalmasına bağlı olarak kişilerde et ile et ürünleri tüketiminde ve yağ tüketiminde artış olduğu ve diyet ihlallerinin daha sık yapıldığı gözlemlenmiştir. Yani aslında ekmek, sofradan tok kalkmamızı ve diğer yemeklerden daha az tüketmemizi sağlayan bir besindir. Ayrıca ekmek tüketmeme durumunda kabızlık da görülebilir.

Kilo verme yolunda uygulanan bir başka yöntem de aç kalmaktır. “Aç kalırsam kilo veririm” düşüncesine sahip birçok insan, diyet yaptığını sanarak tüm gününü aç olarak geçirir. Aslında öncelikle anlaşılıp benimsenmesi gereken, diyet kelimesinin gerçek anlamıdır. Diyet, beslenme düzeni demektir; ancak günümüzde yanlış bir şekilde aç kalmak ve zayıflamak ile eş anlamlı kullanılır. Aslında aç kalmak metabolizmanın yavaşlaması demektir ve tekrar eski yeme düzenine dönüldüğünde verilen kilolar hızla ve misliyle geri alınır.

Ağırlık kaybı, alınan enerjinin harcanan enerjiden düşük olmasıyla ve uygun diyet kompozisyonu ile gerçekleşebilir. Enerji alımının kontrolsüz bir şekilde azaltılmasına bağlı ağırlık kayıplarında kas kaybının daha fazla ve ağırlık kaybının yarısından fazlasının ise vücut sıvısından olduğu görülmüştür. Aynı zamanda böyle durumlarda kandaki ürik asit düzeyi de yükselir ve gut hastalığı belirtileri ortaya çıkar; böbrek taşı riski artar, yorgunluk, halsizlik, uyku problemleri, vitamin ve mineral yetersizlikleri görülür.

Şüphesiz herkes yağ dokusundan kilo kaybetmek ister. Bu sebeple de, “diyet programımdan yağı tamamen çıkarırsam, vücut yağımdan kaybederim.” diye düşünür. Aslında neyi ihtiyacımızdan fazla tüketirsek, vücudumuzda yağ olarak depolanır. Yani yağı tamamen beslenme düzenimizden çıkarıp, bunun yerine başka besinleri fazla tükettiğimizde o besinler yağ olarak adipoz dokumuzda depolanır. Oysa vücudumuzun yağa da ihtiyacı vardır.  Örneğin A, D, E ve K vitaminleri yağ olmadan vücutta emilemez. Düşük yağlı beslenme sonucunda, bu vitaminlerin emilimi de azalır ve sıklıkla kabızlık sorunu da görülür.

Burada gördüğümüz dört diyet türünün birçok benzerine ve daha nicesine her gün bir yerlerde rastlamaktayız. Zayıflamak isteyen kişilerin sayısı arttıkça, bu şekilde birçok diyet ile karşılaşacağımız muhtemeldir. Bu tür diyetlerin sağlığımız için tehdit oluşturduğu ve diyetin aslında kişiye özel olduğu unutulmamalıdır. Başkasının uyguladığı bir diyet o kişide çok iyi sonuç verirken, sizde hiçbir işe yaramayabilir. Tüm bu sebeplerden ve diyet listelerinin birer hastalık sebebine dönüşmemesi için, diyetin dengeli ve sağlıklı bir şekilde işin uzmanı tarafından düzenlenmesi gerekir. Diyetin sağlıklı olabilmesi için; bireyin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite düzeyine, biyokimyasal bulgularına, fizyolojik durumuna, sosyo-ekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına uygun olarak planlanması gerekir. Ayrıca bireylerin yeterli ve dengeli beslenebileceği ve minimum kas kaybı yaratacak biçimde, sağlıklı kilo vermeyi hedefleyen, ve tüm besin gruplarını içerecek şekilde düzenlenmelidir.

facebook twitter linkedin whatsapp messenger mail

Yorumlar

İlk yorumu sen yap

İlgini Çekebilir